Bu mektûb, yine molla Hasen-i Kişmîrîye yazılmışdır. Büyükleri küçük sanarak dil uzatanları bildirmekdedir:
Allahü teâlâ, hâlinizi güzel ve kalbinizi temiz eylesin! Kıymetli mektûbunuzu mevlânâ Muhammed Sıddîk getirdi. Allahü teâlâya hamd olsun ki, uzakda kalanları unutmamışsınız. Görünüşde, nefsinize karşı olan sözleriniz kısaca anlaşıldı. Nefs, emmârelik yapdığı zemân, buna karşı söylenen şeyler doğrudur. Fekat nefs, itmînâna geldikden sonra, ona karşı gelmenin yeri yokdur. Çünki, o zemân nefs, Hak teâlâdan râzıdır. Hak teâlâ da ondan râzıdır. Nefs beğenilmekde ve kabûl olunmakdadır. Kıymetli olana karşı gelinmez. Onun istekleri, Hak teâlânın istekleridir. Çünki, nefsin itmînâna kavuşması için, Allahü teâlânın ahlâkı ile ahlâklanması lâzımdır. Artık o, mukaddes olmuş, her dürlü kusûrdan temizlenmiş, karşı durulacak yeri kalmamışdır. Kendisine bakılamıyacak derecelere yükselmişdir. Her söylediğimiz bizde kalır. Fârisî beyt tercemesi:
Kendinden haberi olmıyan kimse,
Nerde kaldı, başka şeyleri bile?
Çok olur ki, câhiller, nefsden hiç haberleri olmadığı için, mutmainneyi emmâre sanırlar. Nefs-i emmâreye karşı yapdıklarını, nefs-i mutmeinneye de yaparlar. Nitekim kâfirler, Peygamberleri "aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" başka insanlar gibi sanıyorlar. Peygamberliğin yüksekliğine inanmıyorlar. O büyüklere "aleyhimüssalevâtü vettehıyyât" ve onların yolunda gidenlere inanmamakdan Allahü teâlâya sığınırız!